BÜFOK Bülten- 30 Nisan 2025
İnceleme: Nar Photos Kolektifi, Dosya: Ümit Bektaş, Protesto Fotoğraflarındaki Denetim ve Güvenlik Mekanizmaları, Seyir Köşesi: La Haine (1995) ve çok daha fazlası...
Editör: İpek Akbaş
Bu sayımızda:
Harcama yapmamaya özen gösterdiğimiz bu zamanda İstanbul’da ücretsiz bir şekilde gezebileceğiniz bağımsız sergileri sunuyor,
20 yıl boyunca Türkiye’nin yakın geçmişine tanıklık eden, sosyal, siyasal ve kültürel dönüşümleri yansıtan Nar Photos kolektifini tanıtıyor,
Direnişin sembol arayışı ile karşımıza çıkan “Semazen” fotoğrafının sahibi foto muhabir Ümit Bektaş’ı tanıtıyor,
Protesto fotoğraflarındaki denetim ve güvenlik mekanizmaları aracılığıyla değişen zaman ve dönüşen teknolojilerde güncelliğini koruyan etik kaygılara değiniyor,
Son olarak, Seyir Köşesi’nde bizlere dünyanın her yerinde dışlanan, hakları gasp edilen ama yine de direnen insanların var olduğunu bir kez daha hatırlatan La Haine (1995) filmini sunuyoruz.
BÜFOK’ta Neler Oluyor?
BÜFOKlular olarak ifade özgürlüğüne ve tüm adaletsiz hükümlere hem bireysel olarak hem de objektifimizle karşı çıkıyor; her daim hak, eşitlik ve özgürlük dayanışmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz. Fotoğrafı sadece estetik amaçlarla kullanmıyor; aynı zamanda yaşadığımız çağı ve direnişimizi belgeliyoruz. Yıldırıcı politikalara boyun eğmeden sanatımızla mücadeleye devam edeceğiz. BÜFOK Bülten’in bu sayısında gündemimizde bulunan çarpıcı konulara değindik. İyi okumalar dileriz.
İstanbul’da Neler Oluyor?👀: Mayıs Ayında Gezebileceğiniz Sergiler
Yazar: Ceren Karakuş
İBB Kültür, Taş Mektep- Denef Huvaj, “Dışarısı Büyüyor”
İstanbul merkezli görsel sanatçı Denef Huvaj’ın “Dışarısı Büyüyor” başlıklı kişisel sergisi, İBB Miras’ın restore ettiği Taş Mektep’te 2 Nisan tarihinde sanatseverlerle buluştu. Sanatçı, bu sergisinde fotoğraflarıyla bir modern toplum eleştirisi sunuyor. Modern şehir sakinlerinin kaçış noktası olarak gördüğü Ada’nın dinginliğinde, Taş Mektep’in sessiz sakinliğinde kurulu olan Dışarısı Büyüyor, insanca bir ritim arayan herkesi bu telaşsız yolculuğun bir parçası olmaya davet ediyor. Sergi, 7 Eylül 2025 tarihine kadar pazartesi hariç her gün 09.00-18.00 saatleri arasında Büyükada Taş Mektep’te ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
Tarih: 2 Nisan -7 Eylül 2025
Yer: Taş Mektep, Büyükada
Bozlu Art Project- Merve Zeybek, “İçsel Harita”
Bozlu Art Project, Merve Zeybek’in “İçsel Harita” başlıklı ilk kişisel sergisini 17 Mayıs tarihine kadar Şişli’de Mongeri Binası’nda sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, Zeybek’in soyut sanatı ve İslam estetiğini özgün bir şekilde bir araya getirdiği eserlerini sunuyor. Ana materyali kâğıt olan eserler, İslam sanatı ve mimarisine dair derinlemesine bir bakış sunuyor ve aynı zamanda tezyinat anlayışını modern bir biçimde yeniden yorumlarken, doğanın çekiciliği ve geometrik unsurları da eserlerinde yansıtıyor. Genç sanatçı, bu ilk solo sergisinde, olgunlaşan bir görsel dil ve içe dönük bir yaklaşımla kâinatı haritalama ve ölçeklendirme çabasını sergiliyor. Zeybek’in eserlerinde, doğanın güzellikleri altınla kaplanmış şekilde aydınlatılarak tüm varlıkların olasılıklarını şiirsel bir biçimde birleştiriyor.
Tarih: 11 Nisan -17 Mayıs 2025
Yer: Bozlu Art Project Mongeri Binası, Şişli
Galeri Nev- Sevinç Altan, “Bu Bir Makastır”
Sevinç Altan’ın Galeri Nev İstanbul’daki ikinci kişisel sergisi Bu Bir Makastır, 9 Nisan – 9 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleşiyor. Sergi, geçmişin ve şimdiki zamanın sınırlarını eriterek şekillenen bir içsel yolculuğun yansıması olarak hafızanın kırılgan izlerini, kesişen hatıraları ve belirsizlikleri keşfe çıkıyor. Altan’ın ilkokuldan lise yıllarına uzanan anlatısı üzerinden geçmişin belirsiz imgelerini buluşturan sergide, ipuçları ve cümleler izleyiciye yol gösteriyor. Altan, geçmiş ve şimdiki zamanın belirsiz kesişim noktalarındaki çağrışımlarla bir anlatı kurarken hafızanın silikleşen izlerini ve hatırladıklarımızla hatırlayamadıklarımız arasındaki ince çizgiyi vurguluyor.
Tarih: 9 Nisan – 9 Mayıs 2025
Yer: Galeri Nev İstanbul, Beyoğlu
Yüzonbir Space- Emir Yasin Yağmurca, “Oradayken”
Yüzonbir, Emir Yasin Yağmurca’nın ilk kişisel sergisi “Oradayken”e ev sahipliği yapıyor. Eğitiminin ve üretiminin ilk yıllarını Eskişehir’de geçiren sanatçı için kentin dışı, bozkır, kentin içinden daha özel bir deneyime ev sahipliği yapar. Sergi, sanatçının Eskişehir’de bozkırla ilk karşılaşmasından Beyoğlu’ndaki atölyesinde üretimine kadarki süreci kapsıyor. Oradayken, 18 Nisan - 24 Mayıs tarihleri arasında Fatih İMÇ’de Yüzonbir Space’te ziyaretçilere açık olacak.
Tarih: 18 Nisan – 24 Mayıs 2025
Yer: Yüzonbir Space, Fatih
Non.Sight- Eda Şarman, “Su Ejderhası”
Su Ejderhası projesinde Eda Şarman, suyun yeryüzüyle etkileşimi, su akışıyla oluşan yüzey dokuları, tortulanma, aşınma, gözeneklenmeyi araştırarak İstanbul sokaklarında kurumuş derelerin ve çeşmelerin peşinden gidiyor. Disiplinlerarası üretim yapan ve İstanbul’da yaşayan genç sanatçı, pratiğinde ses ve video yerleştirmelerinden sıkça faydalanıyor. İstanbul’un artık akmayan dere ve çeşmelerinin izini sürdüğü “Su Ejderhası” başlıklı projesi, 9 Mayıs tarihine kadar Fatih’te Non.Sight’ta ziyaret edilebilir.
Tarih: 9 Mayıs 2025 tarihine kadar
Yer: Non.Sight, Fatih
İnceleme: Nar Photos Kolektifi
Yazar: Helin Sinan
2003 yılında kurulan Nar Photos, Türkiye merkezli bir belgesel fotoğraf kolektifi. Nar Photos, 1999 Marmara Depremi sonrasında, Eski Cephanelik Çadırkenti’nde çocuklarla gerçekleştirilen fotoğraf atölyeleri sayesinde bir araya geldi. Henüz o dönemde Türkiye’de ne bir fotoğraf ajansı ne de bir kolektif vardı. Ardından, 2001 yılında İstanbul’da düzenlenen World Press Photo Semineri ile bir araya gelen ve fotoğrafın hikaye anlatımıyla ilgilenen bir grup fotoğrafçı, o günden bugüne kadar, Türkiye’nin yakın geçmişine tanıklık eden birçok fotoğrafı objektiflerine yansıttı.
Nar Photos’un kurucularından Mehmet Kaçmaz kuruluş süreçlerini şu şekilde açıklıyor:
‘’Bu kolektifi kuran insanlar o dönemde çalışmalarını bireysel olarak sürdürüyordu. 1999’daki depremin ardından, bir grup fotoğrafçı deprem bölgelerinde bir araya geldik ve çocuklarla bir atölye yaptık. O atölyedeki fotoğrafçılar 2004’te ‘Fotoğraf Vakfı’nı kurdu.. ..WPP, haber fotoğrafçılığı yapan, bu alanda ödüller veren ve atölyeler düzenleyen, çok prestijli bir kurum. Nar Photos’u oluşturan fotoğrafçıların bir kısmı da bu atölyelerde tanıştı ve bu atölyelerin onların zihninde yarattığı etkiyle birlikte de ajans kuruldu.’’
Nar Photos’u kuran fotoğrafçılar, fotoğrafı yaşadığımız çağa tanıklık etmek için görsel bir araç olarak kullandı. Kolektifin bir diğer öne çıkan özelliği ise bağımsızlık. Herhangi bir medya kuruluşuna bağlı olmadan çalışan kolektif üyeleri, anlatmak istedikleri hikâyeleri kendi tercihleriyle işlediler. Fotoğraf, onlar için yalnızca bir görüntü değil; insanların seslerini duyurmasının, bir hafıza oluşturabilmeleri için bir aracı. Aynı zamanda Nar Photos üyeleri, çoğu projelerini uzun süren saha çalışmalarıyla oluşturmaya özen gösterdiler. Kendileri, bunun hem belgelenecek konuyla derinlemesine bağ kurmalarına hem de altta kalan gerçekliğe ulaşmalarına olanak tanıdığına inanıyorlar.
Nar Photos’un fotojurnalizmin taraflı olup olmaması ile ilgili tartışmalarına yanıtı ise net: Gerçekleştirdikleri etkinliklerde “taraf” olduklarını düşünüyorlar. Bunun yanında dikkat çektikleri noktalar da var: ’’Eğer yaptığınız işi gerçekliğin doğasını bozmadan, onu tahrif etmeden sürdürüyorsanız, hem “taraf” olmak, hem de “dürüst” olmak mümkündür. Bizim açımızdan doğrusu da budur.’’
2013’te Türkiye tarihinin en kitlesel toplumsal hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi, Nar Photos’un fotoğrafçıları için yalnızca bir haber konusu değil, bir görsel tanıklık göreviydi. Polisin müdahalesinden parkta kurulan yaşam alanlarına, yaralanan insanlardan eylem ruhuna kadar pek çok sahne, Nar Photos’un objektifinde yer buldu. Bu dönemde çekilen fotoğraflar sadece anlık belgeler değil, aynı zamanda direnişin duygusal ve siyasal atmosferini yansıtan anlatılara dönüştü. Bugün Gezi’ye dair görsel hafızalarımızda yer eden birçok fotoğraf, Nar Photos’un arşivi sayesinde hâlâ hatırlatıcı unsurlar olarak varlıklarını sürdürüyor.
Kurucu ekibin yanına yıllar içerisinde eklenen fotoğrafçılardan biri olan Erhan Arık’ın bu konudaki fikirleri ise şöyle: “Hepimizin bu coğrafyayla ya da fotoğrafla ilgili bir derdi var ve bu dertlerin etrafında herkesin bir arayışı var. Bu arayışta birlikte hareket etmek hem fiziksel hem de duygusal olarak daha avantajlı.”
Nar Photos’un arşivi, Türkiye’nin son 20 yılındaki sosyal, siyasal ve kültürel dönüşümleri yansıtan güçlü bir görsel kayıt niteliğinde. Gezi Direnişi’nden kadın cinayetlerine;Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarından göçmen işçiliğe, Kürt şehirlerinde yaşanan çatışmalardan çevre direnişlerine kadar pek çok konuda kolektif veya bireysel projeler üretilmiş durumda.
Yaklaşık yirmi yıl boyunca toplumsal hafızaya güçlü bir görsel tanıklık sunan Nar Photos, 2022’de faaliyetlerine son verdi. Ama fotoğrafları, anlattıkları hikâyeler ve bıraktıkları etki hâlâ yaşıyor.
Dosya: Ümit Bektaş
Yazar: Elif Cansu Kumanlı
1972 yılında Ankara’da dünyaya gelen foto muhabir Ümit Bektaş, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunudur. Kendisi, mezuniyetinin ardından birkaç yıl Türkiye ajanslarında çalışmış ve 2004 yılından beri ise İngiliz haber ajansı Reuters’te çalışan 2 Türk’ten biri. Hem yurt genelinde hem de sınır ötesinde deklanşöre her bastığında yeni bir ödül alıyor desek ne kadar abartmış oluruz bilemiyorum. Zaten hatırlarsanız, Saraçhane’deki semazen fotoğraflarını Nevşin Mengü X hesabından paylaşırken “Ümit Bektaş çok büyük fotoğrafçı. Haber takibine gidip ödüllük fotoğraf çekmediğini hatırlamıyorum.” demişti. Öne çıkan birkaç başarısından söz etmeden geçmeyelim. 2008 yılında Gürcistan’da şehre giren askeri konvoydan çektiği Rus askerin karesi Time dergisine kapak oldu. 2010 senesinde ‘ODTÜ’de Protesto’ başlıklı fotoğrafı ile Abdi İpekçi Yılın Gazetecilik Ödülü’ne layık görüldü. 2021 yılında ise Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yılın Basın Fotoğrafları kapsamında ilk kez 3 ödül birden kazanan isim oldu. Bu başarısının arkasında ise bana kalırsa savaşın vahşiliğini şiddet üzerinden ifade etmek yerine, az ve vurucu ögeler içeren daha çok duyguların ve kaybın ön plana çıktığı kompozisyonlarının sarsıcı etkisi var. Çektiği karelerin haber değerinin yanı sıra estetik ve duygusal kaygılar taşıdığı aşikar. Çalıştığı Reuters ajansı fotoğrafların RAW çekilmesini yasaklıyor. Reuters fotoğrafçıları, fotoğrafları JPG formatında çekiyorlar ve fotoğrafların manipüle edilmesinin kesinlikle yasak olması dolayısıyla kareler çekildiği şekliyle yayınlanıyor. “Anında iyi sonuç alma” baskısı Bektaş’ın tekniğini geliştirmesine olanak sağlasa da kendisinin daha çok “fotoğrafın açık mesajıyla” ilgilendiği çalışmalarından belli oluyor.
Peki son büyük çalışması, Saraçhane’deki semazen görüntüleri, neden bu kadar tepki çekti? Bu kareler, Türkiye’de 19 Mart sürecinin ardından başlayan sokak protestoları ve direnişinin isim ve sembol arayışının etkisi ile popüler gazetecilerin paylaşımlarıyla beraber dünya basınında hızlıca sahiplenildi. Basılı yayınlarda kapak olurken haber başlıklarının ayrılmaz destekçisi oldu. Batı, sema eden gaz maskeli ve siyah kıyafetli semazenin direniş biçimini ‘otantik’ bulduğu için ilgi çekeceğini iyi biliyordu. O sırada polisin sıktığı biber gazını dahi görselden çıkarıp yalnızca maskesiyle semazeni haber kapağı yapacak kadar ileri dahi gitti. Direnişçilerin maruz kaldıkları şiddetle ya da iktidara yönelttikleri taleplerle değil, “estetiği” ile ilgilendiler. Yukarıda da belirttiğim gibi Ümit Bektaş sahada yıllardır görev alan tecrübeli bir fotoğrafçı ve kendi sözleri ile de şiddetin vahşiliğini beden görüntüsü üzerinden aktarmanın gerek olmadığını, bunun ögelerle de yansıtılabileceğini savunuyor. Onun bu görüşü yıllardır batılı bir ajansla çalışıyor olmasının katkılarıyla da şekillenmiş olabileceği gibi ajansının istediği kareleri yakalamakta usta olduğunu da gözler önüne seriyor. Halk ise oryantalist pencereden bakıldığı “estetik” haber kapaklarını değil, hak mücadelesini verirken sokakta ve adliyede yaşadıkları ile gündemde olmak istediğini açıkça belirtti. Semazenin kimliği ise hala belirsiz.
Protesto Fotoğraflarında Denetim ve Güvenlik Mekanizmaları
Yazar: Zeliha Tunçdemir
Fotoğraf, yıllardır direnişte, siyasette, çeşitli protestoların gelişiminde ve kabulünde dünyanın dört bir yanında önemli bir rol almış ve almaya devam etmektedir. Gazetelerde, dergilerde, fotoğraf sergilerinde, devlet arşivlerinde, akademik yayınlarda, film afişlerinde ve hatta aile albümlerinde rastladığımız protesto fotoğrafları mücadelelerin sembolleri haline gelerek nesilden nesile aktarılmıştır. Bu fotoğraflar temelde siyasi eylemliliğin farkındalığını arttırmak için yakalanmış olsa da, bir kesim için kanıt toplamak, denetlemek ve sonradan izlemek için belgelenmektedir.
Gazetelere manşet olan, polis şiddetini, öğrenciler ve halk üzerinde uygulanan orantısız güçleri gözler önüne seren bu fotoğraflar, 1960’lardan beri foto muhabirler üzerinde de bir tehdit oluşturmuştur. Bu tehdit, kameralara el konulmasıyla sınırlı kalmamakta; halkta kamera görünce yüzünü gizleme ve oradan uzaklaşma içgüdüsü ya da fotoğrafçılara karşı agresif tavırlar sergileme gibi tepkilerle şekil bulmaktadır. Kimlik tespiti kaygısının yanı sıra, toplumsal cinsiyet çatışmalarında da rol almaktadır. Örneğin, slogan atarken güçlü pozları yakalanan erkekler kahramanlaşırken, müdahaleye uğrayan, ezilen kadınlar da daha alt ve pasif bir noktada konumlanabilmektedir.
Günümüzde, gelişen teknolojiyle yüz taraması ile denetleme mekanizmalarının kolaylaşması protesto fotoğraflarının çeşitli ortamlarda paylaşımında akla bir takım sorular getiriyor: kimi, nasıl ve ne zaman çekip paylaşmalıyız? Her ne kadar daha kalabalık anlar yakalamak ya da bireysel fotoğraflarda kişilerin yüzünü karalayarak paylaşmak günümüzün problemi gibi görünse de aslında, yüzyıllardır fotoğrafçılar aynı kaygıları paylaşıyor. 1968 Paris öğrenci hareketlerini fotoğraflayan Bruno Barbey durumu şu sözlerle açıklıyor: “Öğrencilerin taş attığı fotoğrafların polis tarafından kimlik tespiti ve tutuklama amacıyla kullanıldığı durumlar oldu. Bu yüzden öğrenciler de etrafımızda gerginleşmeye başladı. Fotoğraflarımdaki tanınabilir yüzlerin hepsinin üzerinde siyah kalem olduğundan emin oldum.” Silahsız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak günümüzde birçok ülkede anayasal hak olmasına rağmen halk polis müdahalesine ve denetlemelere maruz kalıyor. Bu da akla bir diğer soruyu getiriyor: anayasal hakkını kullanan bir kişi yüzünü gizlemek zorunda mıdır?
Teknoloji çağında, kameraya ihtiyaç duymadan cep telefonlarımızla bile anı yakalayıp sosyal medya hesaplarımızda düşünmeden paylaşmamız ve ana akım medyada bu fotoğrafların kontrolsüzce yayılması, farkında olmadan protestocuların hayatlarına dokunuyor. Bu kişiler “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasıyla yargılanabiliyor. Peki, yıllar önce bile kişilerin yüzü karalanarak paylaşılabiliyorken bugün kişilerin güvenliğinin elimizdeki tek tuşa bağlı olması giderek bilinçsizleşen bir kitlenin varlığını mı gösteriyor? Kimisi bunu otosansür olarak değerlendirirken kimisi de gerçekleri tüm şeffaflığı ile dünyaya yayma gayesinde.
Protesto bir anayasal hak olsa da izinsiz fotoğraf paylaşımının karşıdaki kişinin haklarını ihlal ettiği durumlar da fotoğrafçıları tedbirli adımlar atmaya itiyor. Yapılan paylaşımlarda seçici olmak, genel kitleyi gösteren, bireysel odak taşımayan ve tek kareyle kimlik tespiti yapılamayacak açılardan anlar yakalamak, teknolojiden faydalanarak fotoğraf düzenleme uygulamaları ile yüzleri karalamak dikkat edilebilecek unsurlardan birkaçı.


Genç fotoğrafçılar, artan gözaltılar ve yaşanan kötü tecrübelerle beraber daha sorumlu paylaşım pratikleri geliştirme eğilimindeyken; bu hassasiyet, zaman zaman estetik kaygılar güden çevrelerce eleştiriye uğruyor. Yüzlerin karalanması fotoğraftaki duyguyu karşıya tamamen geçirebiliyor mu? Karalamak yerine yüzünün tamamı görünmeyecek şekilde anlar mı yakalamalıyız? Estetik kaygılarımız izin almadan fotoğrafladığımız insanların güvenliğinden daha mı önemli? Bu gibi soruların yanıtlarını ararken geçmişten ders almak, ortak bir etik bilinç geliştirmek ve genç sanatçılarla dayanışma içinde olmak büyük önem taşıyor.
Zaman değişiyor, fotoğrafçılar ve teknolojiler dönüşüyor; ama etik kaygılar güncelliğini koruyor. Bu kaygılar da bizi bilinçlenmeye, fotoğrafın taşıdığı politik ve tarihsel gücü daha iyi kavramaya davet ediyor. Fotoğraf hafızadır, umuttur, dayanışmadır. Keyfi kararlarla yapılan suçlamalara ve baskılara boyun eğmeden, sanatımızla sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Seyir Köşesi 👀: “La Haine(Protesto)” (1995)
Yazar: İrem Ünlüer
La Haine (Protesto), 1995 yılında yayınlanan Mathieu Kassovitz’in yönettiği bir Fransız filmidir. Film, Paris’in gettolarında yaşayan üç arkadaş – Said, Vinz ve Hubert – üzerinden banliyö yaşamını ve sistemle olan çatışmalarını konu alır. Hikâye, karakterlerin arkadaşı Abdel’in polis tarafından dövülerek ağır yaralanmasının ardından başlar. Bu olayın hemen sonrasında, çatışmalı bir gecede bir polisin silahını kaybetmesiyle gerilim iyice tırmanır. Film, getto yaşamındaki baskıyı, dışlanmışlığı ve toplumun bu insanlara karşı yaklaşımını göstermek amacıyla siyah beyaz çekilmiştir. Bu güçlü anlatımıyla Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü dahil birçok ödüle layık görülmüştür. Beni en çok etkileyen sahnelerden biri, duvara yazılmış “Dünya Sizindir” yazısını Said’in değiştirerek “Dünya Bizimdir” yapmasıydı. Bu sahne, getto gençlerinin sisteme karşı direnişini çok güçlü bir şekilde yansıtıyor. Aynı sloganı, fotoğrafçı arkadaşımız Helin Sinan da Aksaray Güzelyurt’ta, yerleşim olmayan bir bölgede fotoğraflamış. Helin’in bu slogana orada rastlaması, bana dünyanın her yerinde dışlanan, hakları gasp edilen ama yine de direnen insanların var olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tıpkı bizim Direniş’imiz gibi…
KAYNAKÇA:
hthttps://kontrastdergi.com/nar-photos-mehmet-kacmaz/
tps://www.agos.com.tr/tr/yazi/7409/en-iyi-fotografci-evine-saglam-donendir
https://bianet.org/haber/fotograflarin-dilinden-turkiye-nin-on-yili-157149
https://www.ntv.com.tr/turkiye/odtu-fotograflari-odul-getirdi,p-MiMXMq9kyspN-xn5R1lQ
https://www.sabah.com.tr/ankara-baskent/2013/02/05/reutersin-odullu-foto-muhabiri-umit-bektas
https://widerimage.reuters.com/photographer/umit-bektas.html
https://tfmd.org.tr/2021/08/11/umit-bektas-haber-fotografciliginin-dayanilmaz-cazibesi/
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/riza-ozel/sansli-azinliktayim-sevdigim-isi-yapiyorum-41808175
https://repository.uel.ac.uk/download/6bda22905a16b11a4946e9f3a7e9ce85c1820638b168f528ca3e19035ea54e2c/2040460/Resist_Antigoni.pdf
https://www.theguardian.com/artanddesign/2014/aug/21/bruno-barbey-best-photograph-paris-1968-protests
https://digitalrightswatch.org.au/2023/11/15/posting-protest-photos-online/